Pazartesi, Haziran 6
THIS IS OLD ROAD
Is it really you
Smiling like a baby full of dreams
Smiling ain't so easy now
Some are coming true
Nothing's simple as it seems
But I guess you count your blessings with the problems
That you're dealing with today
Like the changing of the seasons
Ain't you come a long way (Ain't you come a long way)
Ain't you come a long way down
This old road
Looking at a looking glass
Running out of time
On a face you used to know
Traces of a future lost
In between the lines
One more rainbow for the road
Thinking of the faces in the windows
That you passed along the way
Or the last thing you believed in
Ain't you come long way (Ain't you come a long way)
Ain't you come a long way down
This old road
**
Say you tried to chase the sun down
And you let it slip away
And the holy night is falling
Ain't you come long way (Ain't you come a long way)
Ain't you come a long way down
This old road
Look at that old photograph
Is it really you
Bu gece dizildi boğazıma "NEDEN?" denen şey... Şimdi çıkan birşey değil ilk nefesimden beri sorduğum soru bu ... Anlamı arayıp bulmamı sağlayan soru oldu hep... Bir Gerekçe Elbette var bulunduğun zamanda... Gerçek nedenini arıyorsun ama Dünya fazlasıyla kirli... Kin Dolu... Savaşmak ve bencillik tüm yaşantımızı kaplamış durumda...
Hep minnacık bir ışığı güneşe çevirdim... Ama bu gece bir şeyi çevirecek halim yok ... "NEDEN"ni insanlık denen mahlukat diye cevap verebiliyor bünyem... Nasıl olurda bir insan diri diri bir köpeği gömebilir?!* NEDEN? Düşünebiliyorsan zaman ayır kendine bi süre sadece yaşamakta olduğun anın ne olduğunu düşün bencillikle korursun ruhunu bedenini mideni... bundan arınarak düşün!
Doğa Döngüsünü çoktan yaratmış... Eko sistem denen şey tamda içinde bulunduğun döngü... Doğayı lanetlemem bundandır... Yoksa bilirim bir çiceğin nasıl büyüdüğünü bilirim güneşe nasıl yöneldiğini bilirim yapraklarının nasıl kuruduğunu... ve binlerce şeyi bilirim "NEDEN" olduğunu... Anlamaktan geçer herşey... Yaşamım anlam aramakla geçti geçiyorda... Gözyaşı çukurumu kurutabilirmiyim dedim kendi kendime...Bu gece göğüs kafesinde kocaman bir ağırlık var... Çıkarıp atamıyorum cevabnı bulamadığım bir NEDENi aramak beni fazlasıyla alt üst etti yordu...
Suyun akışına doğru yüzen minik İNCİ KEFALiyim sonunda ölümde olsa durgun sulara gitmeye çalışırım doğam gereği... Senin DOĞAnı LANETLİYORUM...Yaşamaksa dediğin şey(!) sen kendi cehenneminde yaşarken insanoğlu, ben suyun akışana karşı yüzüyorum... Bugün sadece nefesim kesildi! Ağırlık yaptı göğsümde...
http://www.haberturk.com/dunya/haber/637414-boyle-vahset-gorulmedi-galeri
TIKLA ağırlık sanada geçsin gör insanoğlunun doğası gereği yaptılarını...
Müzikle ağırlığımı atabilirmiyim sence Kris bunu sağlıyabilirmi? Groovesharkta listelemek lazım tüm parçalarını dindirsin beni mızıkasıyla...
Perşembe, Şubat 3
ARKABAHÇE'den Yeni Albüm
İstanbul Rock’ın ilk temsilcilerinden; arkabahçe
Indie rock tarzında bağımsız ve farklı denemelerle yoluna devam eden arkabahçe, 2007 yılında son şeklini alarak İstanbul’un tüm müzikal zenginliğini müziklerine yansıttılar. Dört yıllık bir aranın ardından bir buçuk yıl boyunca üzerinde çalıştıkları ikinci albümleri Bu Işık Ne! Seyhan Müzik etiketiyle 2011 yılı başında raflarda yerini aldı.
Ozan Karaca (vokal), Tunç Aksoy (gitar) ve İlker Omcacıoğlu’dan (bas gitar) oluşan arkabahçe, kalıplaşmış müzik tarzına sıkışıp ödün vermektense söylemek istediklerine göre müziğini şekillendiriyor. Dinleyici ile arasındaki sınırı daha da küçülterek, hayal dünyasını, aslında gerçekmişçesine sert ve bir o kadar da içe kapalı bir görüntüyle çiziyor.
On şarkıdan oluşan albümdeki tüm sözleri Ozan Karaca, müzikleri ise arkabahçe hazırladı. Albümün prodüktörlüğünü, mix ve masteringler dahil olmak üzere, Feridun Düzağaç ve Kıraç gibi isimlerle de çalışmış olan Cengiz Köroğlu üstlendi…
Şarkılarında, bir modern zamanlar eleştirisi sunan grup, bunu yaparken, çağın dinamiklerinden kopmayarak cesur ve sürükleyici bir anlatımı kullanıyor. "Bu Işık Ne!" batının akılcılığı ve doğunun spiritüalizminin, bir ölçü içinde birleşebilme savaşı verdiği İstanbul'un hikayesini zengin melodilerle anlatıyor.
Arkabahçe, ikinci albümünün ilk klibini, albümün üçüncü parçası olan "Gözlerinin Ardında” şarkısına çekti. Şarkı, herkesin aşina olduğu bir tür ayrılığı sert ve açık bir üslupla anlatmasına karşın cümlelerini “Çıldırmış bu dünyada, anlatmam artık yeter” diye bitirip, yine de dinleyicinin güvenli bir yerde durabilmesine izin vermiyor. Klipte yer alan çöl ve deniz imgeleri ise, şarkının bir aşk hikayesi kılığına girerek aslında farklı bir özlemi ve çelişkiyi anlattığı hissini pekiştiriyor.
Çarşamba, Ocak 12
GİBİ
Giyilmiş kıyafetler üzerinde olduğu için oturulamayan bir koltuk
Tozu alınmamış bir sehpa
Dokümanları toparlanmayan bir bilgisayar
Hala yerleştirilmemiş koliler
Suyu verilmemiş kasımpatı
Toprağı değiştirilememiş bir kalonche
Yerinden oynatılamamış bir japon palmiyesi
Üzeri örtülemeyen bir yatak
Yerde okunmayı bekleyen gazeteler
Bir kenara atılmış çanta içindeki elma
Cüzdanda bulunan 5 kuruş
Ödenecek krediler
Verilmesi gereken eskimiş kıyafetler
Asılası bir perde süsü
Gözlerinin içine bakan bir sevgili
Dinlenemeyen müzikler
Gerçekleşmesi umutlanan hayaller
Nedensizleşmiş bir insan
Sahiplerinin uyumasına rağmen yanan oda ışıkları
Huylanıp kaşınan bir burun
Sürekli öksürme hissi içinde olan bir gögüs
Sabah kargalarla birlikte uyanması gereken bir beden
Gibi olur bazen insan....
Pazar, Ocak 9
"Hıh İşte Bende Para Kazanacam" Diyen Dizikolikler Haydin Bu Fırsat Kaçmaz!!!
Halimize ağlasakmı gülsekmi bilmiyorum ama yeni bir yarışma başlıyor ekranlarda . Hayatım dizi!... Fırsatları iyi değerlendiren bir yapım ekibinin ürünü olsa gerek ve eminim insanları yine ekran başına kitlicek. Bir önceki günün soruları forumlarda sayfa sayfa tartılışacak, çekirdek çitlerken karşı komşusunu ekran başında görücek onunla yarışacak insanlar yaratacak. Karısının performansını gören tembel kocanın aklında cin fikirler oluşacak! Karısını elinden tutuğu gibi kanala getirecek ve ona sonsuz destek sağlayacak . Bunları düşündükçe üzülüyor insanoğlu ve düşünüyor...
Aptal Kutusunun Bir Oyunu Bu !!!Hala göremiyormusun bunu?
Cumartesi, Ocak 8
Allianoi’yi Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Koru(ya)madı!
Çevrecilerin uzun yıllardır baraj altında kalmasını önlemek için mücadele ettikleri şehrin yağış rejimi ve bitki örtüsü ile bağlantılı olarak yaklaşık 40-60 yıl arasında ömrü olduğu düşünülen baraj sularına gömülmesini bilmek üzücü.
9 yıl boyunca Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun değişen kararlarından geçti Allianoi…
Koruma Kurulu kararlarından ilki Allianoi'nin duvarla çevrilmesiydi, iptal kararı alındı. 2001 yılında I. derecede arkeolojik sit alanı ilan edilmişti. Ama bu karar oraya baraj yapılmasını engelliyordu. Korumaya yönelik alternatif projeler ise 'pahalı oldukları' gerekçesiyle hep reddediliyordu. İkinci karar olan gömme kararında ise yürütmeyi durdurma alındı. Karar, kaplıca odalarının kille kapatılıp, suya bırakılması şeklindeydi.
2010 Ağustosta İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu kararında ise kilin yerini kum aldı. Yapılan 3 Akademik Bilim Komisyonunda da kurtulamadı Allianoi. Görünen durum içler acısı! Kazı alanı tamamiyle kumla kaplandı.
Allianoi'nin korunması için Türkiye'de 35 bin imza toplanmış ve Başbakanlığa en çok Allianoi'nin korunması için yazılı başvurular yapılmış. Bildiğimiz bilmediğimiz birçok etkinlikte Allianoi anlatılmıştı. Fakat bütün bunlar sonucu etkileyemedi.
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun, üzeri kumla kapatılan Allianoi antik kentini sular altında bırakacak Yortanlı Barajı’nın “su tutmasında bir sakınca olmadığına” dair kararına İzmir Barosu Aralık ayında itiraz ettiğini bildirdi. Dava süreçleri devam ederken, Ocak ayında mahkeme tarafından bilirkişi incelemesi yapılacağına dair ortada bir karar varken barajın su almaya hazır hale getirilmesi, davaların sonucunun beklenilmemesi belli ki bu insanları bir hayli kızdırmıştı. İzmir Barosu durumu “Hukuk devletinde hukuk tanımayan bir uygulamanın örneği” olarak nitelendirmekte.
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun bölge karar metninde, ‘Allianoi’ kenti olup olmadığının kesinleşmediğine vurgu amacıyla ‘Allianoi (?) Termal Yerleşmesi’ şeklindeki ibarelerin bulunması çevreciler ve duyarlı insanlarca çok tepki topladı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı bu yeri kabul ederken Çevre ve Orman Bakanlığının böyle bir yer olup olmadığından şüphe duyduklarını okuduk resmi sitelerde gazetelerde vs. Bu konuda duyarlı olan sanatçılara da “siz kendi işinizi yapın biz kendi işimizi” şeklinde haddini bil dercesine karşılıklar verildi.
Orası ister Allianoi olsun ister başka bir yer olsun yapılan kazılarda bulunan Roma köprülerinin dahi sulara gömülmemesi gerekli! Sırf ödenen milyon dolarlar yüzünden böyle yerlerin yok olmasına dur demeliyiz! Böylesi durumlara göz yummamalıyız! Baraj sularına gömülmesi an meselesi olan Allianoi gibi bir çok yer mevcut ülkemizde. Korunamadıkları apaçık ortada! Peki sırada neresi var? Yine baraj sularının altında kalacak olan HASANKEYF olabilir mi sizce?!